Mahmut’tan Sonra En İyi Arkadaşım Barney Stinson

İlk başta tv’de denk geldiğim zaman izlememezlik etmediğim, sevdiğim bir diziydi. Daha sonra sadece eğlence ve vakit geçirme amaçlı olarak internetten bir – iki bölüm izleyip keyif yaptığım bir dizi oldu. Daha daha sonra, internette şimdiye kadar çıkmış bütün bölümlerin de bulunmasının yarattığı aç gözlülük ve hırsla, her gün ciddi mesai harcadığım, izlemezsem eksiklik hissettiğim, bütün bölümleri izleyip bitirmeyi bir an önce istediğim, ama bittiği zaman da büyük bir boşluğun içine düşeceğimi bildiğim bir ‘şey’ haline geldi. Şu anda kendimi durduramaz durumdayım. Çok şahane bir dizi değil. Kimseye ‘aman mutlaka izleyin çok harika’ diye baskı yapmıyorum. Tabi izlemiş olanla muhabbetin tadı başka. Ama kendimi, gün içinde sürekli diziden, o an bulunduğum duruma ya da konuşulan konuya uygun alıntılar yapmaktan da alıkoyamıyorum. Garip bir duygu: aşık olduğunda sürekli aynı kişiden bahsedersin, ya da etkilendiğin bir takım insanlarla yeni tanıştığında. Sanki arkadaşlarıma onların tanımadığı diğer arkadaş grubumdan bahsedip duruyorum. Gerçekten de o insanlar sadece tv dizisi kahramanı olmasalar aslında gücendirici bir durum olurdu.

Sorun şu ki gerçekten de onların gerçek olmalarını ve benim arkadaşım olmalarını diliyorum. Üstelik gerçek arkadaşlarımın yanında olduğumda bile aklım McLaren’s da kalıyor. Aptalca olduğunu biliyorum. Bu dizilerin herkesin hayalini kurduğu şeylere oynadığını da biliyorum; aile dizisiyse ideal aile, arkadaşlık dizisiyse sıkı dostluk, aşk dizisiyse de ölümüne güzellik… Yine de kaptırmamak elde değil; adam ölürse film biter o yüzden öldürmezler rahatlığındasın. O dostluklar hiç bitmeyecek. Dizi bitse bile bu onların dostluklarının bittiğinin değil, artık sadece onları izleyemeyecek olmamın göstergesi olabilir. Sorunlar çıkar ama sonunda mutlaka iki taraf neredeyse aynı anda birbirinden özür dileyerek her şeyi yoluna koyar. Sürekli başlarına bir şeyler gelir ve bunları ya beraber yaşarlar ya da birbirleriyle paylaşırlar. Hep iyi vakit geçirirler. Canları gerçekten hiç sıkılmaz. Sürekli espri yapan birbirleriyle ve kendileriyle dalga geçip eğlenebilen bir grup, hiç olmadı, genellikle seks hakkında olsa da bombaları patlatan garip huylu, kendini komik durumlara düşürmekten çekinmeyen bir adam. Üstelik hayatı pek de ciddiye almıyormuş gibi gözüken bu adam bile en yakın arkadaş olmak için çırpınıyor ve en zor zamanlarda bilseler de bilmeseler de hep onların yanında. Bu insanların başka kimseye ihtiyaçları yok, en azından arkadaş olarak. Her biri nev-i şahsına münhasır ve hepsi diğerlerini olduğu gibi kabul etmiş. Kimse kimseyi şaşırtmıyor. Çıkar çatışmalarına girdikleri zaman bile komikler. Sonra işte yine gülerken gülerken her şey halloluyor. Hepsi oldukça samimi ve içten. Birbirlerinden gizleyebildikleri bir kaç şey, başka bir zaman mutlaka açığa çıkıyor. Ve çoğunda da iyi niyet var. Birbirlerine güvenebiliyorlar. Güvenmedikleri zaman bile aslında güvenmeleri gerektiği sonradan anlaşılıyor.

Gerçekte ise Mahmut’la bir iyi bir kötüyüz. İnsan yoruluyor düşünmekten. Diğer şeyler yeteri kadar zorken arkadaşlığımız bir dizi hafifliğinde olsun istiyorum. Ama Mahmut biraz kırılgan. Ben de öyleyim. Üstelik ikimiz de bunu göstermeme gayretindeyiz. Dizilerdekinden biraz uzaktayız ama hadi bizi geçtim gerçekte öyle bir arkadaş grubunun varvolabileceğinden bile emin değilim. Zaten o kadar gerçek olsaydı 5 sezondur yayınlanmazdı.

Off gerçek insan olmak çok sıkıcı! Sıkıcıdan da öte kötü bir şey. Gerçek bir insansan gerçek kötülüklerin oluyor ve gerçek kötülüklere maruz kalıyorsun. Kendimi biraz delirtmek istiyorum. Gerçekliğimi biraz kaybetsem iyi olacak. Televizyonumun ya da bilgisayarımın karşısına geçip onunla bira tokuşturduğum günler çok uzak değil sanırım. Geliyor, geliyor…

Yorum bırakın