AE’ye mutluluklar diliyoruzzzz

Beşiktaş’ta, Bahçeşehir Üniversitesi’nin oralarda, bir binanın yan tarafını boylu boyunca kaplayan bir ilan var. Çözebildiğim kadarıyla bu seferki yeni cep telefonu modeli, yeni çıkan gazlı içecek ya da ne bileyim ucuzluk ilanı falan değil de bildiğimiz “aşk” ilanı. Aslında uzun uzun baktım ilana, marka bunun neresinde yazıyor diye. Reklamcılardan artık her şey beklenir. Tam da 14 Şubat’ta farkettim, muhtemelen o gün asıldığı içindir. İşin zamanlamayla ilgili incelikleri de var tabi.

İnsan ilk başta üşeniyor okumaya. Hitap ettiği şanslı kişi üşenmemiştir umarım yoksa o kadar para harcayıp onu oraya astıran kişi baya zor durumlara düşmüştür:

“Aşkitom, Ortaköy’den Beşiktaş’a giderken binalara dikkat ettin mi ne kadar değişik bir mimari tarzları var. Hele ki Bahçeşehir Üniversitesi’nin oradaki binaların yanlarına bak, çok ilginç, valla bak!”

“Erol allaşkına nereden çıktı şimdi bu mimarlık aşkı? Ayrıca ne işim var şimdi benim Beşiktaş’ta? Hem sen akşam beni nereye götüreceksin onu söyle!”

“Yahu niye anlamayayım mimarlıktan, benim dayım müteahhit. Ya sen git bir Beşiktaş’a, bak havalar da çok güzel orada. Havalara bak sen biraz.”

“Evimizde pencere var Erol görüyorum havayı, bok gibi! Hem ne bu şimdi havalara bak falan? Havanı alırsın diyorsun yani bu akşam?!”

…diye sürüp gidecek bir diyalog canlandı kafamda. Tabi o olağanüstü yazıyı yazan adam, onu o kızın gözüne sokmayı da bilmiştir. Göze girmeyecek gibi değil zaten boyut olarak ama işlev de önemli tabi. Ben şahsen başladım yazıyı okumaya ikinci satırda koptum gittim. Aslında fotoğrafı da, eve gelip yazının şifresini şöyle üzerinde uzun uzun düşünüp çözebilmek için çektim. Şiir diyeceğim ama diyemiyorum; “aşkitomlu şiir mi olur lan” diyip duruyor kafamın bir tarafı. Sanırım bu bir evlenme  teklifi ama işte sıradışılık sözkonusu; bir insanın evlenme teklifi İstanbul’un merkezinde 100 m² den fazla yer kaplarsa, farklı bir söyleyiş biçimi yaratma zorunda hissedebilir tabi kendini. Sanırım bu biraz da para ile ilgili bir şey, “ben yazdım, oldu” rahatlığı da veriyor insana, ilan asıldı mı, asıldı; okundu mu, okundu. Zaten önemli olan onu o adamın yazması. Hitap ettiği kişi de dekoderin ta kendisi olup başka bir şifre çözücüye ihtiyaç duymayacaktır diye düşünüyorum ve mutluluklar diliyorum…

Bu arada ilanı astıran kişinin erkek, hitap ettiğinin ise kadın olduğu gibi bir önyargım var, af buyrun.

Mahmut diyor ki, gözüm kalmış. Hahahahahahaaaayyt! Güldürme Mahmut ya beni bir kere de! Hahahahahaha bak hala….

İşin aslı buymuş:

“Son günlerde İstanbul’da nereye gitsem dev duvarda ‘VUSLATI BEKLERKEN’ başlığı adı altında yazılmış bir aşk şiirine rastlıyorum. Maslak, Ulus, Kuruçeşme, Beşiktaş bu aşk şiirinin yer aldığı duvarlardan sadece birkaçı. Merak ettim, “Kim bu deli aşık?” diye. Araştırdım. Aşkını duvarlara yazdıran iş adamı Ali Engin Aykut’muş. İki ay önce eşiyle tartışmış. O da evi terk etmiş. Ali, şimdi eşinin kalbini yeniden kazanmak için bulduğu her boş duvara bu aşk şiirini yazdırıyormuş. Ali ile telefonda konuştum. “Eşimi çok seviyorum. Onun kalbini yeniden kazanmak için bu şiiri gerekirse İstanbul’daki tüm duvarlara  yazdıracağım” dedi. Dilerim eşinin kalbini yeniden kazanır.

Kaynak: http://cadde.milliyet.com.tr/2010/02/18/YazarDetay/1200400/PATRONICELER__SERGIDE_BULUSTU

Yorum bırakın